[FETÖ] "2016 Büyük Gelişmelere Gebe"

Bu başlık altında 28 Ocak 2016'da, 15 Temmuz darbe girişiminden yaklaşık 6 buçuk ay önce, kaleme aldığım yazıyı yaklaşık 8 buçuk sene sonra tekrar paylaşmak istiyorum. Yazının aslına bu adresten ulaşılabilir: t.ly/x-uMn. Yazıda referans olarak kullandığı birçok internet adresi çalışmadığı için (özellikle Zaman gazetesinin adresleri) aynı yazıların farklı sitelerini vermeye çalıştım burada. Ayrıca, referansları yazı içinde vermek yerine yazının altına aldım. "Bismillah" deyip okumaya başlayalım inşaAllah: ***** Geçenlerde gazeteci Fuat Uğur Türkiye Gazetesi’ndeki köşesinde “Bediüzzaman’ın Fethullah Gülen öngörüsü” başlıklı bir yazı yazdı (1). F. Gülen’in, kendisini deşifre ettikleri için, sayıca az ve Paralel Yapı’ya kıyasla zayıf olan Tahşiyeciler’i hedef alıp yok etmeye çalıştığını yazdı Uğur. Bediüzzaman'ın, Emirdağ Lahikası’ndaki “Büyük dairede onun gibi dehşetli cemaatler siyasi islamiyeye darbe vurduklarından, 12-13-14-ve 16 tarihlerinde tokatlar yiyecekleri ihtar edildi” ifadeleriyle F. Gülen ve Paralel Yapısı’nı kasdettiğini yazması, Paralel cenahta sarsıntıya yolaçtı. Uğur’un yazısına en sert cevap, Twitter üzerinden İlahiyatçı Cemil Tokpınar’dan geldi (tweetleri daha sonra Zaman tarafından haberleştirildi). Ugur’un yazısı için “tam bir cehalet ürünüdür” ifadesiyle eleştirilerine başlaması, Tokpınar’ın niyetinin, eleştirilere cevap olmadığını, Ugur’u cahillikle suçlayarak itibarsızlaştırmak olduğunu gösteriyor (2). Ali Ünal da konu hakkında bir yazı yazdı (3). Tokpınar’a göre “1926'ya 12, 13, 14 ve 16'yı eklediğimizde 1938, 1951, 1965 ve 1981 çıkar. Bu tarihlerde şahıs veya şahs-ı manevîler tokat yemiştir. Bu rakamları 1934'e eklediğimizde ise 1946, 1959, 1973 ve 1989 çıkar ki, yine İslâm düşmanlarının tokat tarihlerine tevafuk etmektedir.” Tokpınar’ın referans olarak aldığı 1926, Risale-i Nur'un telif tarihi; 1934 ise Sırr-ı İnnâ Âtaynâ'nin telif tarihi. Tokpınar’ın, matematiksel hesaplarla, toplama-çıkarmayla meseleyi geçiştirmeye, daha doğrusu çarpıtmaya çalıştığı anlaşılıyor. Hatta, “Üstadın, ‘Merak etmeyin’, ‘Fâş etmeyin’ dediği bir konuda çarpık iddialar ileri sürmek hiçbir Nur Talebesine yakışmaz, kardeşlikle uyuşmaz” ve benzeri ifadesinden anlaşılacağı üzere “Sırr-ı İnnâ Âtaynâ”nın gündeme gelmesinden rahatsızlık duyduğunu açık ediyor. “…istihraçlar, çok defa yorum istediği için yanıltabilir. Böyleyken insanlar, günümüzde Kur'ân'ı incelemek yerine, merakla böylesi istihraçlara ve benzeri haberlere ilgi duyuyorlar” ifadesinden anlaşılacağı üzere benzer/aynı rahatsızlık/tedirginlik Ali Ünal’da da var. Meselenin salt rakamları toplama-çıkarmayla sınırlı olmadığını, te'vil ve tâbir lâzım olduğunu görmek için Emirdağ Lahikasi’ndaki sözkonusu ifadelere bir daha bakalım: (4). “İkincisi: Şeâir-i İslâmiyeye ve siyaset-i İslâmiyeye darbe vuranlar on iki, on üç, on dört, on altı sene zarfında büyük darbeler yiyecekler diye bana ihtar edildi. Evvelki meselenin aksine olarak, geniş dairede vuku bulan o hâdisâtı ve büyük cemaatlere gelen o tokatları, küçük bir dairede şahıslara gelecek tokatlar suretinde mânâ vermiştim ki, tam aynen iki dairede, hem küçük, hem büyük, on iki sene sonra en müthişi dünyayı terk ettiği gibi, büyük dairede de onun gibi dehşetli cemaatler on iki, on üç, on dört, on altı tarihlerinde aynı tokatları yediler ve yiyecekler diye ihtar edildi.” Aktardığım bu parağrafın başında “on iki, on üç, on dört, on altı” rakamlarından hemen sonra “sene zarfında” ifadesi kullanılırken, parağrafın sonunda, aynı rakamlardan sonra “tarihlerinde” ifadesi kullanılıyor. Bu iki ifadenin birbirinden farklı manalara sahip olduğunu söylemeye gerek yok sanırım. Ayrıca, Üstad Bediüzzaman, sözkonusu parağrafta “küçük ve büyükiki daireden, iki farklı dönemden bahsediyor. “Sene zarfında” ifadesiyle, çok bariz olduğu üzere, kendi dönemindeki dehşetli kadroya ve o kadronun liderinin akıbetine işaret var. “Tarihlerinde” ifadesiyle de dikkatleri büyük daireye ve gelecekteki “dehsetli cemaat(ler)”e çekiyor. Dolayısıyla, Ünal’ın “…tamamen kendi zamanına ve ahir Zaman'ın o zamandaki bazı ‘dehşetli’ şahıslarına ait olmak üzere bir istihraçta bulunuyor” ifadesi doğru değildir. “Bir de, 12,13,14 ve 16'yı 2000'e ekleyen bir mantık var ki anlamak mümkün değil! Niçin 2000'e ekleniyor? Çıkar için rakamlarla oynanmaz!” soruları gösteriyor ki Tokpınar bütün dikkatleri birinci daireye çekiyor; bilerek veya bilmeyerek, geniş daireyi, yani meselenin günümüzdeki uzantısını ve dehşetli cemaatleri dikkatlerden uzak tutuyor. Bediüzzaman’ın bilerek kullandığı “tarihlerindeifadesi, 12, 13, 14, ve 16’nin eklenip çıkartılan rakamlar değil, birer tarih olduklarını gösteriyor. Bu rakamların parçası olabileceği en yakın ve makul tarih ise 2000’dir. Dolayısıyla, Bediüzzaman’ın 2012, 2013, 2014 ve son olarak 2016 tarihlerini işaret ettiği akla ve mantığa en uygundur. Hülâgû’nun Abbasi Devleti’ni yıkıp İslam medeniyetini imha etmesi; M. Kemal’in harf inkilabıyla gelecek nesil ile İslam arasındaki köprüleri yok etmesi İmam Ali’nin dikkatini bu iki dehşetli olaya çektiği gibi; Paralel Yapı’nın, uzun bir süreden beri ulusal ve uluslararası derin devletler ile iş görmesi, onların adeta tetikçiliğini yapması, onların direktifiyle meşru hükümeti devirmeye çalışmak gibi çok dehşetli, sinsi, gayri meşru ve gayri ahlaki operasyonlar yapması, Bediüzzaman’ın dikkatini de günümüzdeki bu dehşetli Paralel Yapı’ya ve onun akıbetine çevirmiştir, tahminimce. 2012, Paralel Yapı’nın, Hakan Fidan ve MİT üzerinden Erdoğan’a operasyon çektiği ve hemen ardından şiddetli tokat yediği tarih. 2013, Paralel Cunta’nın 17/25 Aralık darbe girişimlerinde bulunduğu tarih. 2014, Paralel İhanet’in MİT’e ait TIRlara operasyon yaparak Türkiye’yi dünyaya “DAEŞ’i destekleyen devlet” gibi gösterme ihanetini işlediği ve ardından hakettiği ağır tokatlar yediği tarih. 2016 ise yeni başladı, bizim için henüz meçhul ama, Üstad’ın işaretlerine bakılırsa, hizmeti bırakıp zındıka komitesi ile birlikte meşru hükümeti hedef alan Paralel Yapı’nın tamamen tasfiye edileceği (veya liderinin ömrünü tamamlayacağı) yıl olacak gibi. Doğrusunu Allah bilir, zaman gösterecek. Yazıyı bağlamadan önce bir nokta daha … Prof. Dr. Ahmet Akgündüz, “Bediüzzaman Said Nursi ve İlmi Şahsiyeti” adlı eserinde Kemalizm’in merhalelerini anlattıktan sonra Bediüzzaman’ın talebelerinden Ahmet Hüsrev Efendi’nin konumuzla ilgili şu tespitini aktarır (5): “İkinci fıkra ki, Sırr-ı İnna A’tayna’ya bakıyor. Evet sevgili Üstad’ım! O Sırr-ı Kevser birinci basamakta umulmadık bir tarzda i’cazını gösterdi. On üç senenin hitamında dehşetli dinsizlik cereyanının en dehşetli bir düğümünü öldürdü. O vakit kabusun yarısının üzerimden sıyrılıp kalktığını, çekilip gittiğini görür gibi kendimde hissetmiştim ve öylece hıffet bulmuştum. İnşaallah on altı nihayetinde de o en dehşetli düğümün ikincisini de öldürür. Bu dehşetli, boğucu, öldürücü, zulmetli kabustan bizi bütün bütün kurtarır. Lütf-u Hak’la bizi selamete isal eder.” Ahmet Hüsrev Efendi on üç sene sonunda dehşetli dinsizlik cereyanının en dehşetli bir düğümünden bahseder. Bununla, M. Kemal’i kasdettigi malum. Ardından “on altı nihayetindeifadesini kullanıyor. Tahminimce, Üstad Bediüzzaman gibi, Ahmet Hüsrev Efendi de 2016’ya dikkat çekiyor ve 2016’nin sonunda “en dehşetli düğümün ikincisi”nin de hezimete uğrayacağını haber veriyor. F. Gülen ve Paralel Yapısı’nın meşru hükümeti devirme eylemi ortaya çıkınca, pek fazla anlam veremediğim, ciddiye almadığım eski bazı hatıralarım canlanmıştı. 1980’lerin ikinci yarısında Risale-i Nur ile tanışınca bazı Nurcu arkadaşlardan, Ahmet Hüsrev Efendi’nin in “F. Gülen, Mehdiyyet’e karşı çıkacak” dediğini duymuştum. Meseleyi biraz daha araştırınca, Ahmet Hüsrev Efendi’nin, beraber hapis yattığı Kadir Mısıroğlu'na “Rejimin en büyük oyunu F. Gülen olacak ama muvaffak olamayacaklar” dediğini öğrendim. Mısıroğlu, sözkonusu ifadeleri Ahmet Hüsrev Efendi’den duyduğunda hayret etmiş, çok abartılı görmüş, hatta makul görmemiş. Ben de “F. Gülen Mehdiyyet’e karşı çıkacak” eleştirilerini duyunca “cemaat taasubu”na yormuştum. Gelişmeler Ahmet Hüsrev Efendi’yi doğru/haklı çıkartıyor. Hz. Ali, yaklaşık beş yüz sene sonra meydana gelen Cengiz ve Hülagü fitnesinden bahsettiği, on üç asır sonra meydana gelen Kur’an harflerinin kaldırılacağını haber verdiği gibi, onun talebesi olan Üstad Bediüzzaman da 2012, 2013, 2014, ve 2016’yi iman ve feraset dürbünüyle görmüş, bize göstermiş. Şüphesiz ki Imam Ali’ye de Bediüzzaman’a da gösteren Cenab-i Hakk’tır. 2016 büyük gelişmelere gebe. 1) t.ly/JxQb8 2) t.ly/kMILv 3) t.ly/YJ3uS 4) t.ly/s1A74 5) shorturl.at/0ZxDB

Comments

Popular posts from this blog